Kendi Kaynaklarından Şia’nın İnanç Esasları
Abdullah b. Muhammed es-Sadık  
  ziyaret sayısı : 146086  
Kendi Kaynaklarından Şia’nın İnanç Esasları
     Kendi Kaynaklarından Åžia’nın Ä°nanç Esasları
     MUKADDÄ°ME
     Râfıza Fırkası/Åžiilik Ne Zaman Ortaya Çıktı?
     Şîa, Neden Râfıza Diye Ä°simlendirildi?
     Râfızîler Kaç Fırkaya Bölündü?
     Râfızîlerin Ä°nandığı Bedâ Akîdesi Nedir?
     Râfızîlerin Allah’ın Sıfatları Hakkındaki Ä°nançları
     Allah’ın Bize Koruyacağına Dâir Söz verdiÄŸi Elimizdeki Mevcut Kur’an-ı Kerîm Hakkında Åžiîlerin Ä°nançları Nedir?
     Râfızîler’in Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Ashâbı Hakkındaki Ä°nançları Nedir?
     Yahudilerle Râfızîler’in Benzer Yönleri Nelerdir?
     Râfızîler’in Ä°mamları Hakkındaki Ä°nançları
     Râfızîlerin Ä°nandığı Ric’at Akîdesi Nedir?
     Râfızîlere Göre Takiyye Ä°nancı Nedir?
     Râfızîlerin Ä°man EttiÄŸi “Toprak” Akîdesi Nedir?
     Râfızîlerin Ehl-i Sünnet Hakkındaki Ä°nançları Nedir?
     Râfızîlerin Mut’a Hakkında Akîdeleri ve Bunun Onlar Ä°ndindeki Fazîleti Nedir?
     Râfızîlerin Necef ve Kerbela Hakkındaki Ä°nançları ve Onların Katında Buraları Ziyaret Etmenin Fazîleti Nedir?
     Râfızî Şîa Ä°le Ehl-i Sünnet Arasındaki Ä°htilaf Hangi Yöndendir?
     Râfızîlerin AÅŸura Günü Hakkındaki Ä°nançları ve Onlara Göre Fazîleti Nedir?
     Râfızîlerin Bey’at Hakkındaki Ä°nançları Nedir?
     Muvahhid Ehl-i Sünnet ile Müşrik Râfızîlerin YakınlaÅŸmasının Hükmü Nedir?
     Ehl-i Sünnet Ä°mamlarının Râfızîler Hakkındaki Görüşü
     Ä°ddia Ettikleri “Velâyet Sûresi”
     Ä°ddia Ettikleri “Fatıma Levhası”
     Kureyş’in Ä°ki Putuna (Ebû Bekir ve Ömer’e) Bedduâ
     Sonuç
 
Ehl-i Sünnet İmamlarının Râfızîler Hakkındaki Görüşü

Şeyhulislâm İbn Teymiyye –Allah ona rah-met etsin– der ki: “Âlimler nakil, rivâyet ve is-nâd hususunda en yalancı fırkanın Râfızîler olduğunda ittifak etmişlerdir. Onların yalan-cılıkları eskidir. Bu yüzden İslam imamları onların çok yalancı oluşlarındaki ayrıcalıkla-rını bilmişlerdir.”

Eşheb b. Abdilaziz rahimehullah der ki: “İmam Mâlik rahimehullah’a Râfızîler sorul-du. Dedi ki: “Onlarla konuşma ve onlardan rivâyet etme! Zîra onlar yalan söylerler.” Yine İmam Mâlik dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashâbına sövenlerin İslam’dan na-sîbi yoktur.”

İbn Kesîr, Allah teâlâ’nın: “Muhammed Allah'ın rasûlüdür. Beraberinde bulu-nanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rü-kûya varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rızâ isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'de-ki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini ya-rıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendi-rerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikil-miş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öf-kelendirir. Allah onlardan îmân edip Sâlih amel işleyenlere mağfiret ve büyük mükâfat vaat etmiştir.” (Fetih 29) âyetinin tefsirinde der ki: “İmam Mâlik -Allah ona rahmet eylesin- kendisinden gelen rivâ-yetlerden birisine göre bu âyet-i kerime’den sahabeye karşı buğz eden Râfızîleri tekfir hükmü çıkarmıştır. O der ki: “Çünkü onlar, Ashâb-ı Kirâm'a buğz etmektedirler. Herkim sahabeye buğz ederse bu âyet gereğince o kâfirdir.”

İmam el-Kurtubî der ki: “Gerçekten de Mâlik çok güzel söylemiş ve âyeti böyle tefsir etmekte isâbet etmiştir. Onlardan birisinin de-ğerini küçük gören yahut anlatığı şeyde on-lardan birisine dil uzatan bir kimse, âlemlerin Rabbi olan Allah'ın buyruğunu reddetmiş, Müslümanların şeriatlarını iptal etmiş olur.”[1]

Ebû Hatem rahimehullah dedi ki: “Bize Harmele, Şafiî’nin şöyle dediğini anlattı: “Râ-fızîler kadar yalancı şâhitlikte bulunan kimse görmedim.”

Muemmel b. Ehab dedi ki: “Yezid b. Ha-run’u şöyle derken işittim: “Râfızîler dışında mezhebinin davetçisi olmayan her bid’at sa-hibinden rivâyet yazdım. Zîra şüphesiz Râfı-zîler yalan söylerler.”

Muhammed b. Said el-Esbahânî rahime-hullah dedi ki: “Kûfe kadısı Şureyk b. Ab-dullah’ın şöyle dediğini işittim: “Râfızîler dışında her gördüğünden ilim alabilirsin. Zîra Râfızîler hadis uydurur ve onu dîn edinirler.” Muâviye dedi ki: “el-A’meş’i şöyle derken işit-tim: “Ancak yalancılar diye isimlendirilen in-sanlara yetiştim.” el-Mugire b. Said er-Râfızî ve ashâbını kastediyordu. Zehebî’nin anlattığı gibi o yalancıdır.[2]

Åžeyhulislâm rahimehullah, selef imam-larının söyledikleriyle alakalı olarak diyor ki: “Râfızîlik bid’atinin aslı; zındıklık, ilhâd, kasıt ve bolca yalan söylemektir. Zaten onlar da ÅŸu sözleriyle bunu kabul etmiÅŸ oluyorlar: “Dîni-miz takiyyedir.” Bu ise onlardan birinin kal-binde olanın zıddı olan ÅŸeyi diliyle söyleme-sidir. Ä°ÅŸte bu yalan ve münâfıklıktır. Onlar şöyle denildiÄŸi gibidirler: “Beni ortaya atarak gizlice kaçtın.”[3] 

Abdullah b. Ahmed b. Hanbel der ki: “Babama Râfızîler hakkında sordum, dedi ki: “Onlar Ebû Bekir ve Ömer’e söverler –veya hakâret ederler– “İmam Ahmed’e Ebû Bekir ve Ömer radıyallahu anhuma hakkında soruldu. Dedi ki: “Onlara rahmet dilenir ve onlara buğz edenlerden uzak durulur.”[4]

el-Hallal, Ebû Bekir el-Mervezî’den rivâ-yet ediyor: “Ebû Abdillah’a; Ebû Bekir, Ömer ve Aişe’ye söven kimse hakkında sordum. Dedi ki: “Onu müslüman olarak kabul et-mem.”[5] el-Hallal rivâyet ediyor: “Bana Harb b. İsmail el-Kirmanî, Mûsâ b. Harun b. Zi-yad’dan o da el-Firyabî’den nakletti: “Birisi ona Ebû Bekir radıyallahu anh’e söven kimse hakkında sordu. Dedi ki: “Kâfirdir.” “Namazı kılınır mı?” deyince de: “Hayır” dedi.”[6]

İbn Hazm rahimehullah Râfızîleri Hıristi-yanlara benzeterek Râfızî kitaplarını şöyle reddediyor: “Şüphesiz Râfızîler müslüman değillerdir. Sözleri dinde hüccet değildir. On-lar, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in vefa-tından yirmi beş sene sonra ortaya çıkan fır-kadır. Başlangıcı, İslam’a tuzak kurmak için davet eden, Yahudi ve Hıristiyanların yalan-lama ve küfürlerinin mecrasında akan taife-lere uyulması ile oldu.”[7]

Ebû Zur’a er-Râzî dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sahabelerinden her-hangi birini karalayan kimse görürsen bil ki o zındıktır.”

İlmî Araştırmalar ve Dâimi Fetva Komis-yonu’na Kuzey Irak’ta yaşayan kimseler ta-rafından, orada bulunan Caferiye mezhebin-den bir cemaat hakkında soru soruldu. On-lardan bazıları onların kestiklerini yemekten sakınıyor, bazıları da yiyormuş. “Biz de di-yoruz ki; Ali, Hasen, Huseyn ve diğer seyyid-lerine sıkıntı ve genişlik anlarında yalvardık-larını bildiğimiz halde onların kestiğini yi-yebilir miyiz?”

Şeyh Abdulaziz b. Abdillah b. Baz baş-kanlığında, Şeyh Abdurrezzak Afîfî, Şeyh Ab-dullah b. Ğudeyyân ve Şeyh Abdullah b. Ku-ûd –Allah hepsini de hakka isâbet ettirsin– şu cevabı verdiler: “Hamd yalnız Allah’a mah-sustur. Salât ve selam rasûlünün, ehl-i bey-tinin ve ashâbının üzerine olsun. Bundan sonra: Eğer durum soruda anlatıldığı gibiyse, onların yanında bulunan Caferîler, Ali, Ha-sen, Huseyn ve seyyidlerine (ancak gücünün yettiği konularda onlara) yalvarıyorlarsa, -Al-lah’a sığınırız- onlar İslam dîninden çıkmış müşriklerdir. Kestikleri, üzerine Allah’ın adını zikretseler bile leş olduğundan yemek helâl değildir.”[8]

Allâme Şeyh Abdullah b. Abdirrahman el-Cibrîn’e –Allah onu her türlü kötülüğe karşı korusun ve gözetsin– sorulan bir soruda şöyle denildi: “Fazîletli Şeyh! Bizim ülkemizde Râ-fızî bir kasap var. Ehl-i Sünnetten bazı kim-seler hayvanlarını ona kestiriyorlar. Yine bu-rada bazı lokantalarda Râfızîleri çalıştırıyorlar. Bu Râfızîyi ve benzerlerini çalıştırmanın hük-mü nedir? Onların kestiğinin hükmü nedir? Onların kestiği helâl mi yoksa haram mıdır? Bize fetva verin, Allah size hayırlı karşılık ver-sin. Başarı Allah’tandır.”

“Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üze-rinize olsun. Râfızînin kestiÄŸinin yenmesi helâl deÄŸildir. Râfızîler genelde sıkıntıda ve bolluk-ta, hatta Arafat, tavaf ve sa’yde bile dâima Ali b. Ebî Tâlib radıyallahu anh’e, oÄŸullarına ve imamlarına seslenerek duâ ettikleri için müş-riktirler. Bunu çok defa duyduk. Bu, kiÅŸiyi Ä°slam’dan çıkaran ve öldürülmeyi hak ettiren büyük ÅŸirktir. Aynı ÅŸekilde arafatta iÅŸittiÄŸimiz gibi; Ali radıyallahu anh’ı ancak Allah’ın vas-fedilmesinin doÄŸru olabileceÄŸi sıfatlarla vas-fetmektedirler. Onlar bununla da onu rab, yaratıcı ve kâinâtta tasarruf sahibi, gaybı bilen, zarar ve fayda vermeye muktedir kabul ederek mürted olmaktadırlar.  

Yine onlar Kur’an’ı Kerîm’i eleştiriyor, sa-habenin onu değiştirdiğini, Ehl-i Beyt ve düş-manları ile alakalı pek çok şeyi çıkardıklarını iddia ediyor, Kur’an’a uymuyor ve delil de kabul etmiyorlar. Yine onlar büyük sahabe-lere, ilk üç Râşit halifeye, mü’minlerin an-nelerine, Enes, Câbir, Ebû Hureyre radıyallahu anhum gibi meşhur sahabelere hakâret ediyor ve hadislerini kabul etmiyorlar. Onların iddia-sına göre güya onlar kâfirmiş (!) sadece Ehl-i Beyt’ten gelen hadisleri sahih bilirler. Uydu-rulmuş hadislerle ve sadece kendi sözlerine delil olan rivâyetlerle ilgilenirler. Lâkin onlar bununla beraber kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söyleyerek münâfıklık ederler. İçle-rindekini gizleyerek sana başka türlü gözü-kürler. Derler ki: “Takiyyesi olmayanın dîni yoktur.” Onların kardeşlik ve muhabbet çağ-rısını kabul etmeyin. Münâfıklık onlarda bir akîdedir. Onların şerlerine karşı Allah yeter. Allah Muhammed’e, âl’ine ve ashâbına salât ve selam etsin.”

 



[1]   Yukarda zikredilen rivâyetler için bkz: Nâsır el-Kı-fârî, Usûlu Mezhebi’ş-Şîati’l-Ä°mâmiyeti’l-Ä°snâ AÅŸeriy-ye (3/1250)

[2]   Bkz: Åžeyhulislâm Ä°bn Teymiyye Minhâcu’s-Sunne (1/59-60)

[3]   Minhâcu’s-Sunne (1/68)

[4]   Abdullah Suleyman el-Ahmedî; el-Mesâil ve’r-Resâ-ili’l-Merviyye Ani’l-Ä°mam Ahmed b. Hanbel (2/357)

[5]   el-Hallal es-Sunne (3/493) bu, imam Ahmed’in Râfızîleri açıkça tekfir ettiÄŸini göstermektedir.

[6] el-Hallal es-Sunne (3/499)

[7] İbn Hazm el-Fasl Fi’l-Milel ve’n-Nihal (2/78)

[8]   Fetâvâ el-Lecnetu’d-Dâime Li’l-Ä°ftâ (2/264)


 
Retour a la page principale
قسم الأخـبـار :: الدفاع عن السنة